V Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • VEHS

    Kırma. * Ayak altında çiğneme, basma, ezme.
  • VEHT

    (C: Vihât) Vurmak. * Kırmak.
  • VEHTIYY

    Ufak üzüm.
  • VEHUB

    Verimi fazla, vergisi çok.
  • VEHVAH

    Yaban eşeğinin anırtısı.
  • VEHVEHE

    Atın kendi gövdesini parça parça etmesi.
  • VEHY

    Gevşeme, yırtma.
  • VEHZ

    Katı nesne. * Kovmak, deft'etmek.
  • VE-İLLA

    Olmadığı hâlde. Yoksa. Aksi takdirde.
  • VEK'

    Akrep sokmak.
  • VEKA'

    Ayak parmaklarından baş parmağın, şehâdet parmağı üstüne gelmesi.
  • VEKAD

    Sığır bağladıkları ip.
  • VEKAHAT

    Hayâsızlık. Utanmazlık. Edebsizlik. (Bak: Vakahat)
  • VEKÂLET

    Vekillik. Birisinin nâmına iş görme. Kendi nâmına hareket etme salâhiyetini başkasına verme. Nezâret, bakanlık. * Vekilin vazife gördüğü bina.
  • VEKÂLETEN

    Birisine vekil olarak. Başkası adına.
  • VEKÂLETNÂME

    f. Birisine vekillik verildiğini isbat eden ve ekseriya noterlikçe tanzim edilmiş bulunan yazılı kâğıt.
  • VEKÂLETPENÂH

    f. Padişahın vekili olan, sadrâzam. Başvekil. Başbakan.
  • VEKAR

    (Bak: Vakar)
  • VEKB

    Dikilmek.
  • VEKC

    Ulaşmak, varmak.
  • VEKDE

    (C: Viked) Gitmek.
  • VEKEBAN

    Derece derece yürümek.
  • VEKEF

    Günah. * Abes ve boş. * Ayıp. * Eksiklik.
  • VEKEL

    Zayıf adam.
  • VEKF

    Evin damlaması. * Kat'etmek, kesmek.
  • VE-KIS

    Var, kıyas et! mânasına gelir.
  • VEKIYYE

    (Bak: Okiyye)
  • VEKİF

    Sütü çok olan deve.
  • VEKİL

    Başkasının işini gören. Bir adamın yerine hareket etme selâhiyeti olan kimse. * Nâzır. Bakan.
  • VEKİL-İ HARC

    (Vekil-harç) Masraf görmekle vazifeli olan. Bir kimsenin veya bir cemaatin masraf işlerini üzerine alan.
  • VEKİR

    Yuvasına giren kuş.
  • VEKİRE

    Satın alınan veya yeni yapılan bina için, ahbaba, eşe dosta verilen ziyafet.
  • VEKKAD

    Aydınlık, ışıklı, parlak.
  • VEKM

    Reddetmek.
  • VEKN

    (C.: Evkân - Vükün) Kuş yuvası.
  • VEKR

    Kuş yuvası.
  • VEKRA

    Hızlı yürüyen deve. * Ayağını yere kuvvetli basan kadın. * Bir nevi sıçramak.
  • VEKS

    Noksan etmek, eksiltmek.
  • VEKTE

    (C: Vikat) Gözün karasına ak düşmek. * Nokta. * Eser.
  • VEKVAK

    Korkak kimse.
  • VEKZ

    Vurmak. * Def'etmek. * Kovmak.
  • VEL'

    Yalan. * Haps.
  • VELA

    Yakınlık. Sâhiplik. * Sevme, muhabbet.
  • VELADET

    (Bak: Viladet)
  • VELAİD

    (Velide. C.) Cariyeler, kadın esirler.
  • VELAİM

    (Velime. C.) Düğünler, evlenmeler. * Düğün ziyafetleri.
  • VELA-PERVER

    f. Dostluk gösteren, dostluk besleyen.
  • VELAYA

    (Veliyye. C.) Veli kadınlar. Veliyyeler.
  • VELAYET

    Veli olan kimsenin hali. Velilik, dervişlik. * Dostluk. * Sadakat. * Başkasına sözünü geçirmek. Bir şeye kudret cihetiyle bizzat mutasarrıf olmak. (Bak: Veli)
  • VELAYET-İ ÂMM

    Huk: Umum mallara ve fertlere şâmil olan velayet. (Şeriat hâkimleri, kadılar ve valilerin velayetleri gibi)