V Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • VAKT

    (Vakit) Zaman. Saat. Çağ. Mevsim. * Boş zaman. * Geçim. * Fırsat. * Muayyen, belli bir zaman.
  • VAKT

    (C: Vikat) İçinde yağmur suyu biriken çukur. * Su ile faydalanacak mekân. * (Horoz) tavuğa binmek.
  • VAKTAKİ

    f. Ne vakit ki, o zaman ki, olduğu vakit.
  • VAKTEN

    Vakit ve zamanca.
  • VAKT-İ ASR

    İkindi vakti.
  • VAKT-İ HÂCET

    İhtiyaç vakti. Lüzumlu vakit.
  • VAKT-İ HAZAR

    Barış zamanı.
  • VAKT-İ MERHUN

    Belli edilen, muayyen bir zaman.
  • VAKT-İ TEFRİH

    Tıb: Çiçek hastalığı aşısının yapılmasından te'sirini gösterinceye kadar geçen zaman.
  • VAKT-İ ZEVAL

    Güneşin tam ortada, bize göre doğu ve batı ortasında bulunduğu ve gölgenin gündüzde en kısa olduğu zaman. Zeval vakti.
  • VAKUD

    Odun, kömür gibi yakılacak şeyler.
  • VAKUR

    Ağırbaşlı, temkin sahibi. İzzetli, vakarlı.
  • VAKURANE

    f. Ağırbaşlılıkla. Düşünce ve tedbirlilikle. Temkinle.
  • VAKVAK

    Korkak kişi. * Hindistan'da Vakvak beldesinde yetişen bir ağaçtır. Yüz zira' miktarı boyu olur, kalkan gibi yassı yaprağı olur.
  • VAKVAKA

    Kurbağa, tavuk, kuş sesi veya köpek havlaması.
  • VAKZ

    Sıklet, ağırlık.
  • VAKZ

    Galebe etmek. * Şiddetle vurup ölmeye yakın etmek.
  • VA'L

    Sığınacak yer.
  • VÂLÂ

    Yüksek, âlî, refi'.
  • VÂLÂCÂH

    f. Mevkii yüce, rütbesi yüksek olan.
  • VÂLÂKADD

    f. Boyu yüksek, uzun boylu.
  • VÂLÂKADR

    f. Değeri yüksek, kadri yüce.
  • VÂLÂŞÂN

    f. Şânı yüce.
  • VÂLÂYÎ

    f. Yücelik, yükseklik.
  • VALİ

    Bir vilâyeti idare eden en büyük memur. * Mâlik.
  • VALİB

    Ulaşıcı, ulaşan, varan. * Önüne doğru giden.
  • VALİBE

    Evvelki ekinin kökünden biten ekin.
  • VALİCE

    İnsanı şiddetle tutan bir hastalık.
  • VALİD

    (Vilâdet. den) Doğurtan. Baba.
  • VALİDAN

    (Bak: Vâlideyn)
  • VALİDAT

    (Vâlide. C.) Anneler. Vâlideler.
  • VALİDE

    Ana. Doğuran.
  • VALİDEYN

    Ana ile baba. Vâlidân de denir.(Peder ve valideyi, şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetine aittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat, Lillâh için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faideleri kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman, daha ziyade muhabbet ve şefkat etmektir. $âyeti: Beş mertebe hürmet ve şefkate evlâdı dâvet etmesi; Kur'an'ın nazarında valideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukukları, ne derece çirkin olduğunu gösterir. Madem peder; kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyade iyi olmasını ister. Ona mukabil veled dahi, pedere karşı hak dâva edemez. Demek valideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münakaşa yok. Zira münakaşa, ya gıpta ve hasetten gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münakaşa haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dâva etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek; pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır. S.)
  • VALİDİYYET

    Annelik ve babalık vasfı.
  • VÂLİH

    Keder ve hüzünle aklı gitmiş, şaşırmış, hayrette kalmış.
  • VÂLİHÂNE

    f. Şaşkınca.
  • VÂLİHÎN

    Hayrette kalanlar. Şaşıranlar. (Bak: Veleh)
  • VALLAHİ

    Allah için, Allah hakkı için, Allah'a yemin ederim (meâlinde büyük yemin.)
  • VAM

    f. Borç.
  • VA-MANDE

    Geride kalmış.
  • VAMCU

    f. Borç arayan.
  • VAMDAR

    f. Borçlu.
  • VAMHAH

    f. Alacaklı.
  • VAMIK

    Seven. Âşık, sevdalı. * Meşhur bir hikâyede Azra'nın âşığının ismi.
  • VAMÎ

    f. Borçlu.
  • VAMK

    Sevme, muhabbet.
  • VA'N

    Sığınacak yer, melce'. * Ot yetişmeyen taşlık ve sert yapılı arazi.
  • VAPESÎN

    (Va-pesin) f. En gerideki, en sondaki.
  • VA'R

    (Va'ra) Sağlam yer, sert yer.
  • VÂR

    f. (Teşbih edatıdır) Gibi, ...li, kerre, def'a, sâhib, mâlik, lâyıklık (yerinde kullanılarak birleşik kelimeler yapılır). Meselâ: Melek-vâr : Melek gibi. Ümid-vâr: Ümidli.