Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZENANE

    f. Kadınla alâkalı, kadına mahsus. Kadın işi.
  • ZENAV

    (Bak: Avzen)
  • ZENB

    Suç, günah, kabahat.
  • ZENBAK

    Güzel kokulu bir çiçek. Zambak. * Yâsemin yağı.
  • ZENBEREK

    (Zenburek) f. Hareket ettirmeğe yarıyan yay. Saatin zenbereği. * Hayvan üzerinde taşınan ve ateşlenebilen küçük top. * Mc: Faaliyet ve harekete sebep olan şey.
  • ZENBERİYYE

    Büyük cins bir gemi. * İri vücutlu, enli erkek.
  • ZENBİL

    İçine öteberi konulup elde taşımaya mahsus, sazdan örülmüş ve üst tarafında yine sazdan kulpları olan, ağzı geniş kap.
  • ZENBİLLİ ALİ EFENDİ

    Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Süleyman devrinin meşhur Şeyh-ül İslâmı ve âlimidir. Asıl adı Alâaddin Ali Cemâl Çelebi'dir. Allah rızası ve Allah korkusundan başka birşey tanımaması sayesinde, pervasız hareketleri ile bir çok insanın hayatlarını koruyabilmiş, adaleti te'min etmiştir. Sağlam dindarların sultanlara karşı nasıl metanet ve cesaret göstereceğine nümunelik bir zat olarak yaşamış, devlet reislerine istikameti gösterebilen bir İslâm kahramanı olmuştur. Vefatı Mi: 1526 tarihine rastlar. Karaman'lı olduğu söylenir.
  • ZENBUC

    Yabani zeytin.
  • ZENBUREK

    f. Zenberek. * Tar: Hayvan ile taşınan eski küçük toplar.
  • ZENC

    Siyah, kara.
  • ZENCEBİL

    Hoş kokulu bir baharat adı.
  • ZENCERE

    Parmakla fiske vurmak.
  • ZENCİ

    Siyah ırktan olan. Siyâhi.
  • ZENCİR

    f. Zincir.
  • ZENCİR-BEND

    f. Zincire vurulmuş, zincirle bağlı mânasına gelir. Eskiden azılı katiller ve deliler, zincirle bağlandıkları için bu tâbir meydana gelmiştir. * Edb: Her mısranın son kelimesi, bir sonra gelen mısraın ilk kelimesini teşkil etmek şekliyle meydana getirilen manzumelere verilen addır. Divan şâirleri arasında bunun yerine "Redd-ül acz an-is sadr", halk şâirleri arasında ise "Zincirleme" veya "Ayaklı koşma" denilirdi.Safter-i âlemsin, senden hidâyet,Hidâyet menbaı dilde begayet,Begayet cemâlin nur-i beşâret,Beşâret gösterir hüsnün enveri.Enver-i cihansın, senden münevver,Münevver sıfatın zât-ı mükerrer,Mükerrer eyledin dehri serâser,Serâser okunur kenz-i ekberi(Lâ)
  • ZEND

    (C.: Zinâd-Eznüd-Eznâd) Kolun bilekte olan mafsalı. * Çakmak taşı ve demiri.
  • ZENDEKA

    Kâfirlik, dinsizlik. (Zendeka sâhibine zındık denir. Bazılarınca zındık; hem dinsiz, hem emvâl ve ezvacın iştirakine ve dehrin bekasına kail olan kimsedir.)
  • ZEN-DOST

    f. Kadınların peşinde dolaşan, kadınlardan hoşlanan, zampara.
  • ZENEB

    Kuyruk.
  • ZENED

    f. (Hâl sigası Zeden masdarından) Vuruyor, çarpıyor, tutuyor (meâlinde).
  • ZENEK

    f. Küçük kadın.
  • ZENEN

    Burundan sümük akıp durmak.
  • ZENG

    Zenci. * Kir, pas. * Zil.
  • ZENGÂR

    Bakır pası nev'inden bir mâden. Boyacılar kullanılır. Öldürücüdür. Yeşil renktedir.
  • ZENGEL(E)

    f. Çıngırak. * Çan.
  • ZENH

    Yemeğin kokup bozulması.
  • ZENİM

    Soyu bozuk, soysuz. Aslında o kavimden olmayıp sonradan ona katılan kimse. * Aşağılık.(Zenim, Zeneme'den müştaktır. Zeneme, keçinin, koyunun boynunda, kulağı dibinde derisinden küpe gibi yumrucuklara yahut kulağı delinip de ucundan muallâk bırakılan sarkıntıya denir ve bu, her tarafa sallanır durur. Lisanımızda o koyun veya keçiye küpeli denildiği gibi, Arapçada ise zenim denilir. Mecazen: Dalkavuk veya kulağı kesik, kulağı küpeli tâbirlerindeki mânayı andırır.İbn-i Cerir tefsirinde tafsil olunduğu üzere, târifinde şöyle denmiştir: Nesebi mülhak, piç, şer ile mâruf, kötü damgalı, fâcir ilâahir... E.T.)
  • ZENİN

    Sümük.
  • ZENK

    Bir taife adı.
  • ZENKA

    Dar sokak.
  • ZENME

    Keçinin kulağı ucunda küpe gibi sarkan kıllar. * Devenin kulağından kesip ilişik koydukları parça.
  • ZENNA'

    Sümüklü kadın. * Hayzı kesilmiş olmayan kadın.
  • ZENNE

    Kadın kısmı. * Eskiden orta oyununda kadın rolü yapan erkek sanatkârlar hakkında kullanılan bir tâbirdi. Eskiden kadınlar, oyunda rol alamadıkları için erkekler kadın kıyâfetine girer ve oyunda kadın rolü yaparlardı.
  • ZENNUN

    Sümüklü.
  • ZENPARE

    f. Zampara. Zenperest.
  • ZENPEREST

    (C.: Zenperestegân) f. Kadına düşkün, kadın peşinde dolaşır ahlâksız kimse.
  • ZENTERE

    Darlık, şiddet.
  • ZENUB

    Sakaların su dağıttıkları bir kapdır ki; Kur'ân'da azabdan nasib mânasına istiare olunmuştur. (E.T.)
  • ZENYAN

    Men'etmek, engel olmak. Kabul etmemek, reddetmek. * Evmek, acele etmek. * Rüzgârın sert esmesi.
  • ZER

    Sarı. * Altın, akçe. * Nöbet. * Oruç. * Çile.
  • ZE'R

    Kerih görmek. İğrenmek. Nefret etmek.
  • ZER'

    Çoğaltma. * Halketme, yaratma. * Tohum ekme. * Ağzından dişlerin dökülmesi. * Saç ağarması. * Perde, hâil.
  • ZER'

    Ekilmiş. Ekme. Tohum ekme. * Yetişmiş ekin.
  • ZER'

    Ölçmek. * Kederli ve tasalı olmak. * Kalb. * El yaymak. * Kudret, kuvvet, tâkat.
  • ZER'

    Yaratmak. * Yere tohum saçmak.
  • ZE'R (ZEİR)

    Arslan kükremesi. * Çağırmak ve kükremek mânâsına mastar.
  • ZERA

    Gölgelik, perdelik.
  • ZERA'

    Vahşi sığırın buzağısı. * Tamâ, hırs, aç gözlülük.
  • ZERA'

    İplik eğirmekte elleri çabuk olan.