(C.: Zürâfât) Deveye benzer, boynu uzun ve art ayakları kısa bir hayvan. Zürafa.
ZERAFÎ
(Zerafe. C.) Zürafalar.
ZERAK
Gök renkli. Mavi.
ZERARE
Saçılan şey.
ZERARÎ
(Zürriyet. C.) Zürriyetler, kuşaklar, nesiller.
ZER-BAF
Sırma dokuyan.
ZER-BÂF
Sırma dokuyan.
ZERBE
Yüce avazlı, gür sesli olmak.
ZERD
(Zered) (C.: Zürud) Halka halka örülmüş savaşçı zırhı. * Yutmak. * Boğmak.
ZERD
f. Sarı. * Soluk, solgun.
ZERDAB
(Zerd-âb) f. İrin, cerahat. * Safra. * Beyaz şarap.
ZERD-ÂLÛ
f. (Zerd: sarı; âlû: erik) Sarı erik, zerdali.
ZERDE
f. Safranla pişirilen bir çeşit pirinç tatlısı. Safran, sarı renge boyadığı için bu ad verilmiştir. Eskiden düğünlerde pişirilirdi. * Safran. * Yumurta sarısı.
ZERDEC
Usfur çiçeğinin evvel çıkan sarı suyu.
ZERDEME
Yutacak yer.
ZERDFAM
f. Sarı renkte. Sarı renkli.
ZERDGUŞ
f. İki yüzlü. Müraî. * Ürkek, korkak.
ZERDÎ
f. Sarılık. Sarı renkte olma.
ZERDOST
f. Cimri, hasis, tamahkâr.
ZERDÜŞT
Ateşe tapan, mecusi. * İlk önce nur ve zulmet diye iki ilâha inanmayı uyduran adam.
ZE'RE
Meşelik.
ZERE'
Başın önünde vâki olan beyazlık.
ZEREB
Keskin nesne. * Midenin bozulması.
ZEREB
(C.: Zerâib) Koyun ağılı.
ZERECUN
(Zerâcin) Üzüm ağacı. * Üzüm asması. * Kızıl boya. * Çukur taş içinde biriken yağmur suyu.
ZERED
Zırh.
ZEREF
(Zerefân-Zerâfe-Zerif) (C: Zevârif) Gözden yaş akmak. * Yavaş yürümek.