Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZEVAMİL

    (Zâmile. C.) Küçük yükler. * Yük hayvanları.
  • ZEVANİ

    (Zâniye. C.) Zâniyeler. Zina yapan kadınlar.
  • ZEVARİ'

    Küçük tuluklar.
  • ZEVAT

    (Zât. C.) Zatlar, şahıslar, kimseler. * Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu.
  • ZEVATA

    İki zat. * İki sahib. * Çift.
  • ZEVAT-I KİRAM

    Şerefli, temiz, büyük zatlar.
  • ZEVAT-I MA'DUDE

    Sayılı zevât. Sayılı kimseler.
  • ZEVAYA

    (Zâviye. C.) Zaviyeler. Açılar. Köşeler. Tekyeler.
  • ZEVB

    Erime.
  • ZEVC

    Çift. İki şeyden meydana gelen. * Sınıf, cins, nev'. * Karı ve kocanın herbiri. * Koca, eş.
  • ZEVCAT

    (Zevce. C.) Zevceler. Karılar. Kadın eşler.
  • ZEVCE

    Kadın eş. Nikâhlı kadın, eş.
  • ZEVCEYN

    Karı ile koca. Kadın ile erkek çift.
  • ZEVCİYYET

    Kocalık, karılık. Eşlik. Karı ve koca oluş.
  • ZEVD

    Koyunu su yerinden sürmek. * Sevk.
  • ZEVD

    Ayırmak. * Uzaklaştırmka, ırak etmek. * Defetmek, menetmek.
  • ZE'VE

    (C: Ze'vât) Zayıf koyun.
  • ZEVEBAN

    Erime.
  • ZEVEBAN ETMEK

    Fiz: Sıcaklığını artırarak bir cismin, katı hâlden sıvı hâline geçmesi. Erimiş olması.
  • ZEVEL

    Hafif, zeyrek, zarif kimse. (Müe: Zevle)
  • ZEVER

    Meyl, eğrilik.
  • ZEVF

    Adımını birbirine yakın atmak.
  • ZEVG

    Bir şeyi bir tarafa eğme, bir yana meyillendirme.
  • ZEVH

    Develeri dağıtıp toplamak.
  • ZEVH

    şiddetle yürümek.
  • ZEVİ

    (Zû. C.) Sahipler.
  • ZEVİ-L EHSAS

    Duygu sahibi olanlar, duyanlar, hissedenler.
  • ZEVİ-L ERHAM

    Yakın akraba.
  • ZEVİ-L ERVAH

    Ruh sahipleri. Hayatlılar, ruhlular. Can sahibi olanlar.
  • ZEVİ-L İDRAK

    İdrak sahipleri. Anlayış ve akıl ile kavrayışlı olan.
  • ZEVİ-L UKUL

    Akıl sahipleri. Aklı olanlar. * Tas: Halkı zâhiren, Hakkı bâtınen görenler.
  • ZEVK

    Lezzet alma, hoşa gitme, tatma. * Hoş, hoşa giden. Mânevi haz. * Boş vakit geçirmek. Eğlenmek. * Alay etmek. Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti.(Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz... S.)
  • ZEVK-ÂLUD

    f. Zevkli, zevk karışık.
  • ZEVK-BAHŞ

    f. Zevk veren, eğlendiren, neşelendiren. * Meşhur bir cins lâle.
  • ZEVK-CÛ

    (C. : Zevkcuyân) f. Zevkine düşkün. Zevk arıyan.
  • ZEVKÎ

    Zevkle alâkalı. Zevke âit.
  • ZEVK-İ SELİM

    En temiz, nezih ve en yüksek derecedeki zevk. Selâmette olan zevk. Meşru dairedeki zevk. * Sezme kabiliyeti.
  • ZEVKİYYAT

    Zevk ve eğlenceye dair hususlar.
  • ZEVK-YÂB

    f. Lezzet alan, zevklenen.
  • ZEVL

    (C.: Ezvâl) Acib nesne. * Zâil olmak, geçici olmak.
  • ZEVLAK

    Taraf, cânib.
  • ZEVR

    Göğüs altı.
  • ZEVR

    Yalan, kizb. * Bâtıl mâbud. * Ziyaret etmek. * Göğüs üstü.
  • ZEVRA'

    Bağdat. * Dicle nehri. * Eğri ve eğilmiş nesne. Yay. * Derin kuyu. * Uzak yer.
  • ZEVRAK

    Kayık, sandal. * Mekke'de yapılan ve içine zemzem koymaya mahsus olan kap, ibrik.
  • ZEVRAKÇE

    f. Ufak kayık. Ufak sandal.
  • ZEVRAKSÜVÂR

    f. Kayığa binen. Sandala binmiş olan.
  • ZEVRE

    Uzaklık. * Ziyaret etmek.
  • ZEVREKA

    (C.: Zevrak-Zevârik) Ölçek. * Küçük gemi.
  • ZEVT

    Boğmak.