Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZIHLİL

    Dayanacak ve kayacak dar mekân.
  • ZIHRIT

    Koyun ve deve burunlarından akan sümük.
  • ZIHRÎ

    (C.: Zıhârâ) Bir ihtiyaç için hazırlanıp saklanan nesne.
  • ZIKKÎ

    Deriden yapılmış su tulumu.
  • ZILAL

    (Zıll. C.) Gölgeler.
  • ZILALE

    Gölgelik.
  • ZILF

    Hayvanların çatal tırnağı.
  • ZILL

    Gölge. * Perde. * Mc: Sahip çıkma, koruma, himaye etme.
  • ZILL-ÂLUD

    f. Gölgeli.
  • ZILL-I ZÂİL

    Geçen gölge.
  • ZILL-I ZALİL

    Koyu gölgeli yer.
  • ZILLÎ

    Gölge ile alâkalı.
  • ZILLÎM

    Zulmü çok olan kimse. Zâlim insan.
  • ZILLİYET

    Zâhirî sahiplik. Himaye edici olma. * Gölgelik.
  • ZILLULLAH

    Cenab-ı Hakk'ın namına yeryüzünde tasarrufta bulunan insan, halife. İlâhî kanunu tatbike çalışan halife ve pâdişahın nâmı.
  • ZIMAD

    (C.: Zamâid) İlâç. * Merhemle yaraya sarılan sargı, bez.
  • ZIMAN

    Zarar ve ziyana karşılık verilen bedel.
  • ZIMAR

    Irz, namus.
  • ZIMAR

    Ele geçmesi mümkün olmayan kaybolmuş mal. Alacak veya yeri bilinmeyen mal. * Gizli kalmış hazine, iş veya şey.
  • ZIMN

    İç taraf. * Maksad, gaye. * Açıktan söylenmeyip dolayısıyle anlatılan.
  • ZIMNEN

    Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile. İçinden olarak.
  • ZIMNÎ

    İçinde saklı, gizli olarak. * Kendiliğinden.
  • ZINDIK

    (Bak: Zendeka)
  • ZINNE

    Töhmet, kabahat.
  • ZINNET

    Cimrilik, pintilik.
  • ZI'R

    (C.: Zıâr-Zuur-Ezâr) Süt anası.
  • ZIRA'

    (Bak: Zirâ')
  • ZIRAR

    Karşılıklı zarar vermek.
  • ZIRBA'

    Maymuna benzer bir hayvan.
  • ZIRBAN

    (C.: Zerâbin) Kokarca denilen küçük, kediye benzer, çirkin kokulu bir hayvan.
  • ZIRGAM

    (C.: Zarâgım) Aslan, gazanfer.
  • ZIRH

    Cevşen. * Muharebe elbisesi, demirden örülmüş veya dökülmüş elbise.
  • ZIRHPUŞ

    (C.: Zırhpuşân) f. Zırh giyinmiş, zırh giyen.
  • ZIRR

    Gömlek ve kaftan düğmesi. * Tomurcuk.
  • ZIVANA

    f. İki ucu açık küçük boru. * Birbirine geçen şeylere açılan boru şeklinde delik.
  • ZIVANADAN ÇIKMAK

    Taşkınlık göstermek. Haddini aşmak, edepsizlik etmek.
  • ZIYA

    (Bak: Ziyâ)
  • ZIYA'

    Kayıp, yitim. Kaybolma. Mahvolma.
  • ZIYA'

    (Zay'a. C.) Küçük çiftlikler, tarlalar.
  • ZIYK

    (Dıyyık - Dıyk) Dar. Sıkıntılı.
  • ZIYYIK

    Pek dar.
  • f. Türkçedeki "den, dan" mânasını ifade eder. Meselâ: Zi-mısır $ : Mısır'dan.
  • Kılık, kıyafet. Elbise.
  • Arapçada kelimenin yerine göre "Zâ, Zû, Zî" şeklinde okunan, "sâhib" mânasını ifade eden ve birleşik kelimeler yapılan bir edattır.
  • ZİAB

    (Zi'b. C.) Kurtlar, canavarlar.
  • ZİAMET

    (Bak: Zeâmet)
  • Zİ'B

    Kurt. Canavar.
  • ZÎB

    Zinet, süs. Düzgün, iyi elbise.
  • ZİBA

    f. Güzel, süslü, yakışıklı.
  • ZİBAC

    Nedimelik etmek. * Sohbet etmek.