Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZİMEMAT

    (Zimem. C.) Borçlar.
  • ZİMMAR

    Deve kuşu sesi. * "Bağırmak, savt ve sada etmek" mânâsına mastar.
  • ZİMMET

    Himayeyi te'min eden ittifak. * Borç. * Alâkalı. * Uhde. * Vicdan. * Mes'uliyet. * Üst. Üstte olan şey. * Koruma zorunda kalma.
  • ZİMMET-DÂR

    f. Hazine sâhibi. Vergiyi alan, toplayan. Alacaklı.
  • ZİMMÎ

    Anlaşma ile İslâm diyarında yaşaması kabul edilmiş, hayatı hıfzedilen gayr-ı müslim. Ehl-i zimmet.(Kâfir eğer zimmî olsa veya musalaha etse hakk-ı hayatı var diye usul-ü şeriatın bir düsturudur. Hem Mezheb-i Hanefiyede, ehl-i zimmeden olan bir kâfirin şehadeti makbuldür. Fakat fâsık, merdud-üş şehadettir, çünkü hâindir. L.)
  • ZİMMİT

    Ağır başlı, ciddi, vakarlı kimse.
  • ZİMR

    (C.: Ezmâr) Bahadır, kahraman, yiğit.
  • ZİMZİM

    İri gövdeli deve.
  • ZÎN

    f. Binek hayvanlarına vurulan eyer.
  • Zİ-N NUR

    Nurlu, ışıklı. Parlak. * Bahtiyar.
  • Zİ-N NUREYN

    İki nur sâhibi meâlinde cihar-ı yar-ı güzinden Hz. Osman'ın (R.A.) lâkabı. (Hazret-i Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ile iki kat akrabalığı dolayısiyle) (Bak: Osman R.A.)
  • ZİNA

    Haram ve büyük günah olan ve nikâhsız olarak yapılan cinsi münasebet.
  • ZİNAB

    (Zeneb. C.) Kuyruklar.
  • ZİNABE

    Her şeyin ardı, arkası.
  • ZİNAK

    Çene altının derisi. * Altından veya gümüşten yapılan ve kadınların boyunlarına taktıkları boğmak.
  • ZİNAKÂR

    f. Zina eden, zâni.
  • ZİNBAR

    Hafif, zarif, hazırcevap kimse. * Yük götürebilen eşek. * Büyük fare. * Çınar ağacına benzer bir ağaç.
  • ZİNCAR

    Bir nevi balık.
  • ZİNDAN

    f. Karanlık, yeraltı hapishânesi. Sıkıntı ve karanlık yer.
  • ZİNDAN-I ATÂLET

    Atâlet zindanı. (Bak: Himmet)
  • ZİNDANÎ

    (C.: Zindaniyân) Zindanlık. Zindana kapatılmış suçlu. * Zindan muhafızı. Zindancı.
  • ZİNDE

    f. Dinç, diri, canlı. * Güçlü, kuvvetli.
  • ZİNDE-BÂD

    f. Yaşasın, çok yaşa, sağ ol.
  • ZİNDE-DÂR

    f. Gece uyumayan, uyanık kalan.
  • ZİNDE-DİL

    f. Kalbi diri olan, uyanık.
  • ZİNDE-GÎ

    f. Canlılık, zindelik, dirilik.
  • ZİNDIK

    (Zındık) Dinsiz, imansız. Müşrik. (Bak: Zendeka)
  • ZİNE

    Düzgün. * Libas, elbise.
  • ZİNET

    Süs. Bezek. Kadınlara mahsus kıymetli eşya.(Her bir çiçekte, her bir meyvede bir mizan ve o mizan bir intizam içinde ve o intizam, tazelenen bir tanzim ve tevzin içinde ve o tevzin ve tanzim bir zinet ve sanat içinde ve o zinet ve san'at, manidar kokular ve hikmetli tadlar içinde bulunduğundan; her bir çiçek o ağacın çiçekleri adedince Hakem-i Zülcelâl'e işaretler ediyor. L.)
  • ZİNFİLECE

    (Zinfelîce) Zenbile benzer bir nesne.ZİNHAR $ f. Sakın, aslâ, kat'iyyen, olmaya, aman. * Elbette.
  • ZİNHARHÂR

    f. Sözünde durmayan adam. * Aman dileyen.
  • ZİNKÎR

    Tırnak kesintisi.
  • ZİN-PUŞ

    Eyer örtüsü.
  • ZİR

    f. Alt, aşağı.
  • ZİR

    (C.: Zire) İnce kiriş. * Kadınlar sohbetini seven kişi.
  • ZİR Ü ZEBER

    Altüst, karmakarışık, darmadağın.
  • ZİRA

    f. Çünkü. Ondan ki, şundan, şu sebepten ki.
  • ZİRA'

    El, kol uzunluğu. Yirmidört parmak uzunluğu. Arşın. * Bir kolun dirseğinden orta parmak ucuna kadar uzunluk ölçüsü. (75-90 cm. kadar) * Gökte ayın menzillerinden birisi. * Tulum. İçine peynir veya su, yağ gibi şeyler konan deriden kap.
  • ZİRAAT

    Çiftçilik, ekincilik.
  • ZİRABE

    Keskinlik.
  • ZÎ-RAHM

    Nesebî akraba.
  • ZİRAÎ

    Çitfçiliğe ait. Ziraate dair, onunla alâkalı.
  • ZİRAYE

    Hışım etmek, hiddetlenmek, kızmak.
  • ZİR-BEND

    f. Kayış, kuşak, kemer.
  • ZİREK

    f. Anlayışlı, uyanık, zeyrek.
  • ZİREKÎ

    f. Uyanıklık, zeyreklik, anlayışlılık.
  • ZİRFİN

    (C.: Zerâfin) Kapı halkası.
  • ZİR-İ ZEMİN

    Yeraltı.
  • ZİRİBA'

    Belâ, zahmet.
  • ZİRİN

    f. Alttaki, aşağıdaki.