Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZAİM

    (Zeâmet. den) Zeâmet sahibi. Kefil. * Prens. Şef, lider.
  • ZAİNE

    (C.: Zuun-Zaâyin-Zâân-Ez'ân) Mıhfe içinde olan kadın.
  • ZAİR(E)

    Ziyaret eden, ziyaretçi. Hatır sormaya, görmeye giden. * Seyirci.
  • ZAİT

    (Bak: Zâid)
  • ZAK

    Pak, arı, temiz.
  • ZAK

    f. Dölyatağı, meşime. Rahim.
  • ZA'K

    Çağırmak, bağırmak.
  • ZAK-DAN

    f. Döl yatağı, rahim.
  • ZAKINE

    (C.: Zevâkın) Enek çukuru.
  • ZAKİ

    Güzel kokulu, keskin kokulu.
  • ZAKİ

    (Zâkiyye) Saf ve temiz kimse. Hareket ve davranışları düzgün olan kişi.
  • ZÂKİR

    Zikreden, zikredici. * Hafızası kuvvetli. * İlâhiler okuyan. Çok çok duâ ve Esmâ-i İlâhiyeyi okuyan. * Tekrar eden.
  • ZÂKİRE

    Andıran, hatırlatan, hatıra getiren şey.
  • ZÂKİRÛN (ZÂKİRÎN)

    Zikredenler.
  • ZAKKUM

    Cehennem'de bir ağacın ismi, cehennemliklerin yiyeceği. * Gösterişi güzel, çiçekli ve zehirli meyvesi olan yâsemine benzeyen bir bitki ismi.
  • ZAKM

    Yemek, ekl.
  • ZAKN

    Yükletmek.
  • ZAKNA'

    Uzun. * Kaba, yoğun. * Eğri.
  • ZAKT

    Cima etmek.
  • ZAKV

    Çağırıp bağırmak.
  • ZAKZAK

    Yeynicek, hafif. * Bir karınca cinsi.
  • ZAKZAKA

    Çocukların oynayıp sıçramaları.
  • ZAL

    () harfinin bir ismi. "Dal-i Mu'ceme ve "Zel" de denir. * Horoz ibiği.
  • ZAL

    İhtiyar. Ak sakallı. * f. İranlı meşhur kuvvet ve pehlivanlık senbolü Rüstemin babasının adı.
  • ZAL'

    Eğilmek, meyl etmek. * Dar olmak. * Davarın ağır yük getirmekten dolayı yürürken iki yanına eğilmesi.
  • ZALAL

    Gölge eden. Gölge olan.
  • ZALÂM

    Karanlık. Zulmet.
  • ZALÂM-I ZULM

    Zulmün karanlığı.
  • ZALEF

    Kum ve taş olmayan sağlam yer.
  • ZALEME

    (Zâlim. C.) Zâlimler.
  • ZALF

    Men'etmek. Nefsini bir işe rağbet ve teveccühten men etmek. * Mübah şey. * Bâtıl. * Şiddet. * Beyhude.
  • ZALİ'

    Geniş, bol, vâsi.
  • ZALİ'

    (C.: Zulu') Eğri, meyilli. * Müttehem kimse. Töhmetli. * Aksak hayvan.
  • ZALİF

    Çok hor, çok hakir kimse.
  • ZALİFEN

    Birisinin izine uyup gitmek. * İzini gizlemek, belirsiz etmek.
  • ZALİK

    Giden, gidici.
  • ZALİK(E)

    Bu, şu, o. Kezâlik. Böylece.
  • ZALİL

    Gölgeli.
  • ZALİM

    (C.: Zılem-Zılmân) Deve kuşunun erkeği. * Kaymağı alınmadan içilen süt. * Hiç bozulmamış yerden kazılan toprak.
  • ZÂLİM(E)

    Zulmeden, haksızlık eden.
  • ZÂLİMÂNE

    f. Zâlim olana yakışır şekilde. Zulmeder surette. Zâlimce.
  • ZÂLİMÎN

    (Zâlim. C.) Zâlimler, zulmedenler.
  • ZÂLİMÛN

    (Zâlim. C.) Zulmedenler. Haksızlık edenler. Zâlimler.
  • ZALLAM

    (Zalûm) Çok zulmeden. Çok zâlim.
  • ZALM

    Kar. * Diş beyazlığı.
  • ZALMA

    (C.: Zulem) Karanlık.
  • ZALÛM

    Çok zulmeden. Çok zâlim.
  • ZAM

    Ayıp.
  • ZAM

    (Bak: Zamm)
  • ZA'M

    Kelâm, söz.